Medrese Davutpaşa’da sürdürülen Divan Sohbetleri’nde Dr. Neslihan Dokumacı, “Yûsufî Aşktan Yûsufî Şiire” başlıklı konuşmasında klasik edebiyatımızda aşkın merkezî konumunu ele aldı. Katılımcılar, Yûsuf ve Züleyha kıssasının şiirimizde bıraktığı derin izleri tarihî, kültürel ve edebî bağlamlarıyla yeniden keşfetme imkânı buldu.

Fatih Belediyesi’nin kültür-sanat alanında düzenlediği düzenli etkinliklerden Divan Sohbetleri, Medrese Davutpaşa’nın tarihî atmosferinde bir kez daha katılımcılarla buluştu. Bu buluşmada edebiyatımızın en köklü temalarından biri olan aşk, “Yûsufî Aşktan Yûsufî Şiire (Yûsuf ve Züleyha)” başlığı altında ele alındı. Programın konuşmacısı Dr. Neslihan Dokumacı, klasik kültürümüzün aşk kavramı etrafında şekillendiğini, edebiyatımızın ise bu merkezden doğan bir üslup ve muhteva dünyası kurduğunu vurguladı.

Dr. Dokumacı konuşmasına şu sözlerle başladı:

“Her sanat dalımız aşkın diliyle kendine yol açmıştır. Klasik edebiyatımız aşkı sadece konu edinmekle kalmamış, metinlerini de aşkla anlatmıştır. Bu yüzden divan şiirini anlamak, aşkın hem mecazî hem de hakikî yönlerini kavramakla mümkündür.”

Konuşmada özellikle Kur’an-ı Kerim’de yer alan Yûsuf kıssasının edebiyatımıza kazandırdığı zenginlik üzerinde duruldu. Dr. Dokumacı, rüya ile başlayan, kuyu ile sınanan, kölelik ve zindanla derinleşen, Züleyha’nın kemale eren aşkıyla taçlanan bu anlatının şairler için tükenmez bir kaynak olduğunu belirtti. Yûsuf kıssasının yalnızca bir hikâye değil, aynı zamanda edebiyatımızda aşkın farklı boyutlarını besleyen bir semboller bütünü olduğuna dikkat çekti.

Katılımcılar konuşmada aşkın divan şiirinde nasıl işlendiğine dair örneklerle buluşturuldu. Dr. Dokumacı, Yûsuf ve Züleyha mesnevilerinin klasik edebiyatın en çok işlenen metinlerinden biri olduğunu, bu eserlerde bireysel tutkunun ötesine geçen, hakikate yönelen bir aşk anlayışının kurulduğunu aktardı. Yüzyıllar boyunca farklı şairlerin kaleminde yeniden hayat bulan bu mesnevilerin her dönemde toplumun kültürel ve manevi iklimine seslenmeye devam ettiğini belirtti.

Program boyunca yalnızca edebiyatın estetik boyutu değil, aynı zamanda tasavvufî perspektif de gündeme geldi. Yûsuf’un hikâyesi, mecazî aşktan hakikî aşka geçişin sembolü olarak yorumlandı. Bu yönüyle kıssa sadece şairlerin kaleminde değil, sufîlerin düşünce dünyasında da merkezî bir yere sahip olduğu hatırlatıldı.

Sohbetin ardından gerçekleştirilen soru-cevap bölümünde katılımcılar, klasik edebiyat metinlerindeki aşkın toplumsal, bireysel ve manevi boyutlarına dair sorular yöneltti. Özellikle aşkın insanı dönüştüren yönü ve edebiyat aracılığıyla toplumsal hafızada nasıl kalıcı hale geldiği üzerine değerlendirmeler yapıldı.

Etkinlik sadece edebiyat tarihine bir yolculuk değil, aynı zamanda katılımcılar için bir kültürel hafıza dersi niteliği taşıdı. Medrese Davutpaşa’nın tarihî atmosferinde gerçekleşen buluşma, geçmişin edebî mirasını günümüzle buluşturarak dinleyicilere derin bir düşünce imkanı sundu.

Fatih Belediyesi’nin Divan Sohbetleri serisi edebiyatın zengin metinlerini ve klasik kültürün taşıyıcı unsurlarını günümüzle buluşturmaya devam ediyor. Önümüzdeki dönemde farklı başlıklarla sürdürülecek sohbetlerde katılımcılar hem edebî hem de düşünsel bakımdan yeni bir yolculuğa davet edilecek.

Haber: Dursun BÖLÜK